Bilgi-wiki

farabi

cousin | 2/02/2010 | 0 yorum

Büyük mütefekkir ve ünlü musikî üstadıdır. 870 yılında Türkistanın Seyhun ırmağı kenarındaki Farab kasabasında doğdu. Asıl adı Ebu Nasır Muhammed ibn Türkan el Farabî dir.İlk öğrenimini Farabda, yüksek öğrenimini ise Bağdatta yaptı. Farsça, Arapça, Latince ve Yunanca öğrendi. Mantık, felsefe, matematik, tıp ve musikî üzerinde büyük bilgi sahibi idi. Bu konular üzerinde 100den fazla eser verdi. Ancak bugün elde sadece 39 eseri kalmıştır. Bu arada Aristonun bütün eserlerini de şerh etti. 950 yılında Şamda vefat etti. Babüssagîr mezarlığında yatmaktadır.
Onun, İlimler Ansiklopedisi (İhsâu l-Ulûm) adlı eseri, döneminin filoloji, mantık matematik, fizik, kimya, ekonomi ve siyaset alanlarındaki bütün bilgileri sayıp döker ve özet olarak mahiyetlerini anlatır.Farabi kanun adı verilen sazı icat etti. Bundan başka birçok besteler yaptı ve şark müziği üzerinde değerli eserler yazdı. et-Ta limü s-Sanî ve İhsâu l-Ulûm doğu dünyasının ilk ansiklopedisi sayılan değerli eserlerindendir.Bu büyük dahinin eserleri Hindistan da ve Mısır da basıldı, İbranice ye ve batı dillerine de çevrildi.Büyük bilginlerden, İbni Sina ve İbni Rüşt gibi büyük filozoflar ondan ders aldılar ve onun aydınlığında yetiştiler.
Farabi den 300 yıl sonra, Hristiyanlığın en büyük doktrineri Thomas d Aquinas, onun fikirlerini hemen hemen aynen tekrarlayarak otorite olur. Farabi nin sosyolojik incelemesi olan el-Medinetü l-Fâdıla adlı eseri, bütün kainatın ve kainat içindeki varlıkların ancak daimi bir mücadele ile var oldukları tezini işleyerek 5 asır sonra Hobbes ve Darwin in ortaya atacakları teorilerin öncüsü olmuştur.Aynı zamanda iyi bir matematikçi olan Farabi, logaritmayı da bulmaya çok yaklaşmıştır. Ancak bu araştırması Batı dünyasında duyulmadığından, sadece İslam dünyasında etki doğurabildi.
Yaşadığı devirde ilim dilinin Arapça olması yüzünden bütün eserlerini Arapça kaleme alan Farabî, doğu âleminin ve Türklüğün ilk büyük fikir adamı sayılır. Aynı devirlerde Batı dünyasında ilim dilinin Grekçe ve Latince olması yüzünden bütün batılı bilim adamlarının eserlerini bu dillerle yazdıkları göz önünde tutulursa, Farabînin Türk olduğu halde Arapça eser yazmasını kınamak doğru olmayacaktır.
Üstün bir zekâ ve kabiliyete sahip bulunan Farabî, Bağdatta yaptığı yüksek öğrenimi sırasında Arapça, Farsça, Grekçe ve Latinceyi anadili gibi öğrenmiş, bu lisan zenginliğini çeşitli dallardaki çalışmalarıyla bir kat daha değerlendirmişti. Bu arada Yunan felsefesini de inceledi. Bu konunun büyük üstadı Aristonun eserlerini, aslından çok daha anlaşılır şekilde şerh etti. Bu yüzden yalnız doğu aleminde değil, Batı alemi de kendisini Aristodan sonra gelen Muallim-i Sânî olarak kabul etti.
Farabî, eski felsefeyi yeni felsefeye aktarırken gösterdiği büyük ustalıkla da dikkat çekmişti. Bu nedenle Montesqieu ve Spinoza gibi ünlü fikir adamları da onun etkisi altında kaldılar. Felsefeye mantık yolu ile giren Farabî, genellikle metafizik üzerinde durdu. Din ile felsefeyi birbirinden ayıranlara karşı dururken bu iki kavramın birbirinden ayrılmaz bir bütün olduğu tezini savundu. Hayatı boyunca dini, felsefenin temel taşı saydı. Bu arada İslam dinine felsefe anlayışını da sokarak İslam felsefesini ortaya çıkardı. Farabînin tek ve şaşmaz ilkesi, Varlığın ilk sebebi idi.
Ona göre insan, gerçeğe varabilmek için mutlak surette dış âlemle ilgisini keserek manevî âlemini arındırabilirdi. Aşk ise, felsefede işte böyle bir ifadenin gerçekleşmesinde yardımcı etkendi. Aşk, insan benliğinin geçici bir eylemi değil, bütünüyle gerçeğe, yani Tanrıya bağlanmaktı. Varlıkların özü Tanrıdan geliyordu. Daima şöyle derdi: Evrenin tümünü kavramak isteyen bir kişi, önce insana bakmalıdır. Çünkü bütünüyle varlık kavramı ruhta belirmiştir. Tanrı, varlıkların en büyüğü ve en son kademesidir. Bütün insanlık onun özünde birleşmektedir. Varlığı başka varlıklarla kıyaslanmayacak kadar mükemmeldir. Akıl, Tanrının özünden gelir. Ahlâkın temeli ise bilgidir...
Akıl, edindiği bilgilerle iyiyi, güzeli, kötüyü ayırır. İnsan için en yüksek erdem bilgi olduğuna göre, en yüce kattan gelen akıl, davranışlarımızda gerekli doğru yargıyı verebilecek güçtedir.
Bu büyük ilim adamı, ilimleri iki bölümde inceledi. Bunlardan birincisi teorik ilimlerdir ki, içinde metafizik, mantık ve biyoloji bulunur. Diğeri pratik ilimlerdir. Bu grupta da ahlâk, siyaset, musiki ve matematik yer alır. Farabî, Aristotelesin ilim dediği hitabet ve şiiri bu sınırın dışında bırakır.941 yılında Halepe gelen Farabî, orada hüküm sürmekte olan Hamdanoğullarından Seyfüddevle Ali adlı bir Türk beyi ile tanıştı. İlminin ününü işitmiş bulunan Türk beyi, onun engin şahsiyetine de hayran kaldı. Farabîyi ağırlamakta kusur etmeyen bey, onun Halepe yerleşmesini sağladı. Fakat kendisine vermek istediği yüksek maaşı kabul ettiremedi. Ömür boyunca son derece mütevazı bir hayat süren Farabî, yevmiye olarak ancak dört dirhem gümüş aldı.
Halep Beyinin büyük hayranlığını kazanması, bu büyük kültür merkezi ile civarında bulunan yerlerdeki bilginlerin olanca kıskançlıklarını körükledi ve pek küçümsedikleri bu büyük bilgin ile imtihan olmaya kalkıştılar. Beyin huzurunda yapılan bu çetin imtihanda Farabî, bütün konularda büyük üstünlüğünü ortaya koydu. Bunu kendisiyle imtihan olmak isteyen kişilere de kabul ettirdi.O kadar ki, imtihana gelen ve kendilerini bilgin zannedenlerin hepsi, bu imtihan sonunda öğrencisi olarak Farabînin yanında kaldılar.
Farabî aynı zamanda musiki alanında da büyük bir üstad idi. Kanun adı verilen müzik aleti onun buluşudur. Ayrıca rübap denilen çalgıyı da geliştiren ve bugünkü şeklini veren yine odur. Farabi ayrıca akort ve intarvaller nazariyesini de geliştirmiştir.Şark musikisinin nazariyelerini Kitabül-Musikiyyul-Kebîr, yani Büyük Musiki Kitabı adlı eserinde gösterdiği gibi bir çok besteler de yapmıştı.Arap ülkelerinde yaşamasına rağmen mütevazı hayatının yanı sıra Türkistan millî kıyafetini de asla terk etmedi. Hep bu kıyafet içinde göründü.
Seyfüddevle Ali Beyin Şamı fethetmesi üzerine Farabî de onunla birlikte Şama gitti. Ömrünün son günlerini orada geçirdi.
950 yılında 80 yaşında Şamda vefat etti. Kendisini Babüssagir e gömdüler.

Category: , , ,

0 yorum