Bilgi-wiki
Güzel sanatlardan birine verilen ad. Edebiyat, düşünce ve duyguların, söz ya da yazı halinde güzel ve etkili bir şekilde anlatılması sanatıdır. Edebiyat, yazının meydana gelmesi, dillerin zenginleşmesi ile başlamış ve gelişmiş bir güzel sanattır. Böylece, insanlığın çok eski zamanlarından beri bilinen bir sanat olma özelliğini taşımaktadır. Fakat, var olduğu kabul edilen ilk edebiyatlar, çoklukla sözlü gelenek halinde nesilden nesle devam etmiş olan bir edebiyat durumundadır. Ancak, yazılı kaynakların, uzun yüzyıllar saklanabilmesinden sonradır ki, gelecek yüzyıllara hitap edebilen edebiyat eserleri meydana gelebilmiştir.
Edebiyat, milletlerin medeniyet hayatlarında, önemli rol oynayan bir sanat kolu olarak kendini göstermiştir. Medeniyet bakımından ilerlemiş milletlerde, edebiyatın da gelişme göstermesi bundandır. Bu ilkel medeniyetlerin dışında, yeni çağlarda meydana getirilmiş edebi eserler, bütün insanlığa hizmet eden eserler olma kudretini göstermişlerdir. Bu sebeple, bugün için edebiyatın, millî faydalarının yanında milletlerarası faydalarını da unutmamak gerekir.
Edebiyat, nesir ve nazım olmak üzere iki bölüme ayrılır. Nesir, bir dilin kurallarına uygun olarak meydana getirilen düz yazıdır. Nazım ise, belli ölçülerin kayıtlaması altında meydana getirilmiş yazılardır. Nesir edebiyatının başlıca çeşitleri arasında roman, hikâye, piyes, hâtırat, biyografi, makale, deneme, eleştirme, fıkra çeşitleri yer alır. Nazım edebiyatı çeşitleri arasında da başlıca şiir, manzum piyes, destan yer alır.Sözlü gelenek dışında, zamanımıza kadar gelmiş edebiyat eserlerinin ilkleri, Gilgamış destanı ile Hammurabi Kanunlarıdır. Eski Mezopotamya medeniyetinde edebiyat eserlerinin meydana getirildiği yapılan kazılardan anlaşılmaktadır. Bu arada, Eski Mısır'da meydana getirilen edebiyat eserleri de önemli yer tutar.
Fakat asıl anlamı ile ilk edebiyat eserleri. Eski Yunanlıların meydana getirmiş olduğu eserlerle ve Yunan edebiyatı ile başlar. Bundan sonra, bütün medeni milletler, kendi edebiyatlarını geliştirmişlerdir.
Edebiyat, milletlerin medeniyet hayatlarında, önemli rol oynayan bir sanat kolu olarak kendini göstermiştir. Medeniyet bakımından ilerlemiş milletlerde, edebiyatın da gelişme göstermesi bundandır. Bu ilkel medeniyetlerin dışında, yeni çağlarda meydana getirilmiş edebi eserler, bütün insanlığa hizmet eden eserler olma kudretini göstermişlerdir. Bu sebeple, bugün için edebiyatın, millî faydalarının yanında milletlerarası faydalarını da unutmamak gerekir.
Edebiyat, nesir ve nazım olmak üzere iki bölüme ayrılır. Nesir, bir dilin kurallarına uygun olarak meydana getirilen düz yazıdır. Nazım ise, belli ölçülerin kayıtlaması altında meydana getirilmiş yazılardır. Nesir edebiyatının başlıca çeşitleri arasında roman, hikâye, piyes, hâtırat, biyografi, makale, deneme, eleştirme, fıkra çeşitleri yer alır. Nazım edebiyatı çeşitleri arasında da başlıca şiir, manzum piyes, destan yer alır.Sözlü gelenek dışında, zamanımıza kadar gelmiş edebiyat eserlerinin ilkleri, Gilgamış destanı ile Hammurabi Kanunlarıdır. Eski Mezopotamya medeniyetinde edebiyat eserlerinin meydana getirildiği yapılan kazılardan anlaşılmaktadır. Bu arada, Eski Mısır'da meydana getirilen edebiyat eserleri de önemli yer tutar.
Fakat asıl anlamı ile ilk edebiyat eserleri. Eski Yunanlıların meydana getirmiş olduğu eserlerle ve Yunan edebiyatı ile başlar. Bundan sonra, bütün medeni milletler, kendi edebiyatlarını geliştirmişlerdir.
Hecelerin uzunluğu ve kısalığı esasına dayanan ve Arap nazmında kullanılan vezin.
Aruz'u, Arap dilcisi İmam Halil (- 786) bir bilim haline getirmiştir. Bu zamana kadar Araplar manzumelerini pratik bir usulle yazarlarken, İmam Halil bunu birtakım esaslara dayamıştır. Bu esasların sonucu olarak da Arap dilcileri şiir bilimini, aruz ve kafiye bilimi olmak üzere ikiye ayırmışlardır. Aruz bilimi, aruz vezninin kurallarından söz eder.
Arap yazı sistemine sıkı sıkıya bağlı olan aruz vezni, hece esasına dayanır. Hecelerin harekeli (müteharrik) ya da harekesiz (sakin) harflerle meydana gelmesine göre ayrılır Yazılı bir beyit, harekeli ve harekesiz hecelerden meydana gelmiştir. Heceler de harflerin sayılarına göre Sebeb, Veded, Fasıla adlarını alırlar. Bunlar da iki kısma ayrılır: 1) Hafif Sebep, bizdeki kapalı hecenin karşıtıdır ve (-) ile gösterilir; 2) Ağır Sebep, bizdeki açık hecenin karşıtıdır ve ( . ) ile gösterilir. Bu temel hece şekillerinin birbirleri ile karışmasıyla 8 şekil meydana çıkar.
Her beyitte en aşağı dört tanesi bulunan bu şekillere “tef’il” ya da “tefile” denir.
Fe'ûlün (.- -), fâ'ilün (- .-), mefailün (.-.-), fa'ilâtün (-.- -), müstefilün (- - .-), mefûlâtü (- - -.), müf â'aletün (..- -.-), mütelâ'iliün (..-.-).
Tefîle'lerin de türlü şekillerde birleşmesi ile 16 nazım kalıbı meydana gelir. Bunlara “bahir” denir.
Çok eski zamanlardan beri kuvvetli bir halk şiiri geleneğine sahip olan Türkler, İslâm dünyasına katılmağa başladıktan sonra, şiirlerini Arapça ve Farsça yazmaya başlamışlar ve Türkçeye birçok Arapça ve Farsça kelimelerin girmesinden sonra da aruz vezninde çok başarılı örnekler vermişlerdir. Divan Edebiyatı, baştan başa aruz vezni ile yazılmış ve Arapça, Farsça kelimelerin kullanıldığı şiir örnekleri ile doludur. Ancak XIX. yüzyılın sonlarında Türkçe kelimelerle yazılmaya başlanan bu vezindeki şiirlere de rastlamakta isek de bu vezin sistemi Türkçemize yabancı kalmakta devam etmiştir.
Aruz'u, Arap dilcisi İmam Halil (- 786) bir bilim haline getirmiştir. Bu zamana kadar Araplar manzumelerini pratik bir usulle yazarlarken, İmam Halil bunu birtakım esaslara dayamıştır. Bu esasların sonucu olarak da Arap dilcileri şiir bilimini, aruz ve kafiye bilimi olmak üzere ikiye ayırmışlardır. Aruz bilimi, aruz vezninin kurallarından söz eder.
Arap yazı sistemine sıkı sıkıya bağlı olan aruz vezni, hece esasına dayanır. Hecelerin harekeli (müteharrik) ya da harekesiz (sakin) harflerle meydana gelmesine göre ayrılır Yazılı bir beyit, harekeli ve harekesiz hecelerden meydana gelmiştir. Heceler de harflerin sayılarına göre Sebeb, Veded, Fasıla adlarını alırlar. Bunlar da iki kısma ayrılır: 1) Hafif Sebep, bizdeki kapalı hecenin karşıtıdır ve (-) ile gösterilir; 2) Ağır Sebep, bizdeki açık hecenin karşıtıdır ve ( . ) ile gösterilir. Bu temel hece şekillerinin birbirleri ile karışmasıyla 8 şekil meydana çıkar.
Her beyitte en aşağı dört tanesi bulunan bu şekillere “tef’il” ya da “tefile” denir.
Fe'ûlün (.- -), fâ'ilün (- .-), mefailün (.-.-), fa'ilâtün (-.- -), müstefilün (- - .-), mefûlâtü (- - -.), müf â'aletün (..- -.-), mütelâ'iliün (..-.-).
Tefîle'lerin de türlü şekillerde birleşmesi ile 16 nazım kalıbı meydana gelir. Bunlara “bahir” denir.
Çok eski zamanlardan beri kuvvetli bir halk şiiri geleneğine sahip olan Türkler, İslâm dünyasına katılmağa başladıktan sonra, şiirlerini Arapça ve Farsça yazmaya başlamışlar ve Türkçeye birçok Arapça ve Farsça kelimelerin girmesinden sonra da aruz vezninde çok başarılı örnekler vermişlerdir. Divan Edebiyatı, baştan başa aruz vezni ile yazılmış ve Arapça, Farsça kelimelerin kullanıldığı şiir örnekleri ile doludur. Ancak XIX. yüzyılın sonlarında Türkçe kelimelerle yazılmaya başlanan bu vezindeki şiirlere de rastlamakta isek de bu vezin sistemi Türkçemize yabancı kalmakta devam etmiştir.
Hatıra -Bir kimsenin kendi çocukluk hayatına veya hayatında önemli ve ilgi uyandıracak gibi gördüğü olaylara dair yazdıkları. Tanınmış politika, ilim ve sanat adamlarının yazdıkları anılar (hâtırat), yaşadıkları devirleri, hayatlarını, çalışmalarını aydınlatması bakımından önem taşır.
Lâtinler'de Caesar'dan başlayarak zamanımıza kadar Batıda bu alanda yazılmış pek çok anılar vardır.
Bizde bu türdeki eserler, Tanzimattan sonra yazılmaya başlamıştır. Siyaset adamlarımızdan, gerek İmparatorluk devrinde, gerekse Cumhuriyet devrinde Önemli anılar yazanlar olmuştur. Bu türün bütün ünlü örneklerini asıl edebiyatçılar vermiştir.
Lâtinler'de Caesar'dan başlayarak zamanımıza kadar Batıda bu alanda yazılmış pek çok anılar vardır.
Bizde bu türdeki eserler, Tanzimattan sonra yazılmaya başlamıştır. Siyaset adamlarımızdan, gerek İmparatorluk devrinde, gerekse Cumhuriyet devrinde Önemli anılar yazanlar olmuştur. Bu türün bütün ünlü örneklerini asıl edebiyatçılar vermiştir.
Mısra başlarında bulunan harflerin yukarıdan aşağı okunduğu zaman bir kelime veyahut da bir isim olacak şekilde düzenlenmiş şiirlerdir. Pek eski zamandan beri bilinen bu usül ya şairlerin adlarını, ya hitap etmek istedikleri kimselerin adlarını veyahut başka kelimeleri bildirmek için yazılmıştır. Divan edebiyatımızda ve yenilik edebiyatımızda bu tarz çok kullanılmıştır.
Bir ölünün ardından, duyulan adları anlatmak üzere düzenlenen manzumelere verilen ad.
Ağıt, bütün milletlerin halk edebiyatlarında, gerek sözlü gelenek halin, de, gerekse yazılı olarak yer etmiştir.
Her milletin, çeşitli devirlerinde, ölümler karşısında duyulan acılar, halk söyleyişleri olarak, büyük yer tutar. Bunların kimi, şiir söylemekle ilgisi olmayan kimseler tarafından düzenlenir. Kimi de halk şairleri tarafından, yakılır.
Ağıt söylemenin de, her toplumda değişen ve kural denebilecek biçimleri vardır.
Ağıt, bütün milletlerin halk edebiyatlarında, gerek sözlü gelenek halin, de, gerekse yazılı olarak yer etmiştir.
Her milletin, çeşitli devirlerinde, ölümler karşısında duyulan acılar, halk söyleyişleri olarak, büyük yer tutar. Bunların kimi, şiir söylemekle ilgisi olmayan kimseler tarafından düzenlenir. Kimi de halk şairleri tarafından, yakılır.
Ağıt söylemenin de, her toplumda değişen ve kural denebilecek biçimleri vardır.